Aksiyon Reklam
Genel Haberler

Lüle Taşı Rezervini MTA Sondaj ile Belirledi

05/10/2015, 13:59

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Maden Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahmut Yavuz, kömür, bor, altın, krom, manyezit, mermer, seramik hammaddeleri açısından önemli maden yataklarına sahip olan Eskişehir’de lületaşının diğer madenlere oranla hem tarihi hem de kültürel açıdan önemli bir yere sahip olduğuna değindi.

Piyasada bulunan lületaşından yapılma süs eşyalarının bazılarının orijinal olamayabileceğini ifade ederek yaptığı açıklamada Prof. Dr. Yavuz, günümüzde Eskişehir’de çıkarılan ve ‘Beyaz altın’ olarak bilinen lületaşının geçmişe oranla ekonomik anlamda değer kaybettiğini ve 100 yıl öncesine oranla gerek üretim miktarı, gerek sektörde çalışan insan sayısı ve gerekse işleme teknikleri açısından çok geride olduğunu söyledi. Prof. Dr. Yavuz, “Lületaşı şuanda geçmişle karşılaştırdığımızda düşme eğilimi içerisinde görünen bir maden olarak tanımlanabilir. Hatta lületaşının bir ‘Maden’ olarak tanımlanıp tanımlanamayacağı da tartışılabilir. Bir kaya veya taş parçasının maden olarak tanımlanabilmesi için; doğadan çıkarıldıktan sonra piyasa koşullarında para etmesi yani ekonomik olarak ticaretinin yapılabilmesi gereklidir. Şimdi lületaşı madenciye hem ciddi bir ekonomik girdi sağlamıyor, hem de üretilmiş lületaşı cevherini işleyen usta veya sanatçı neredeyse kalmamış. Bu nedenle, Lületaşı üretimi ise neredeyse durmuş ve ocaklarda çalışan madenci sayısı azalmış durumda. Şuanda Eskişehir’deki lületaşının durumu neredeyse 100 yıl öncekinden daha geride. Lületaşı madenciliği günümüz koşullarında ekonomik olur mu? O da ayrı bir tartışma konusu. Bu sorunun çözümü ile ilgili Eskişehir’de bir çalışma başlatılmıştı ama sonuçlandırılmadı ve dolayısıyla ciddi sonuçlara ulaşılmadı” dedi.

ARTIK LÜLETAŞI ÇIKARILAMIYOR

Piyasada satılan bazı ürünlerin orijinal lületaşından imal edilmediğini aktaran Prof. Dr. Yavuz, “Şuan ciddi bir şekilde lületaşı üretimi yapılamıyor. Üretim miktarı çok azalmış durumda. Bu nedenle, piyasada lületaşı yerine, öğütülmüş düşük kaliteli cevherin çeşitli bağlayıcılarla bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş ya da maalesef alçıdan yapılmış ürünlere rastlanılabiliyor. El sanatkârları sayısı da geçmişe oranla ciddi oranda azaldı. Dolayısıyla lületaşının geçmişte olduğu gibi günümüzde Eskişehir ekonomisine ciddi girdi sağlaması oldukça zor ama şehrimizin bir tarihi ve kültürel değeri olarak bu konuda mutlaka çalışılması son derece önemli” ifadelerini kullandı.

BİNLERCE YILDIR AYNI TEKNİKLE ÜRETİLİYOR

Lületaşı yatakları Eskişehir’de Beyaz altın (Sepetçi) ve Türkmen tokat çevresinde olmak üzere başlıca iki ana bölgede bulunuyor. Beyaz altın ve Türkmen tokat’ta bulunan lületaşının köylüler tarafından yoğun uğraşlar sonucu çıkarıldığını, fakat uygun koşullarda üretim yapılmadığını dile getirerek, şunları söyledi:

“Şuanda bu iki bölgede de aslında en zengin ve kaliteli rezervler üretilmemiş durumda. Yöre halkı tarafından binlerce yıldır aynı tekniklerle ocaklarda üretim yapılıyor.

Birinci seviye bulunan lületaşı günümüze kadar yapılan üretim çalışmaları nedeniyle neredeyse tükenmiş durumda, ikinci ve üçüncü seviyede bulunan cevhere ise yeraltı suyundan dolayı madenciler ulaşamıyorlar. Aslında, ikinci ve üçüncü seviyedeki lületaşı kaliteli, ancak sorun şu; cevheri yeryüzüne çıkaracak kişiler yani madenciler köydeki köylüler ve çoğunun çalıştıkları sahalarda maden ruhsatları da yok. Üretimin büyük bir kısmı aslında tamamen yasa izinsiz. Bu bölgelerdeki köylüler yazın tarlada çalışıp, kışın ise boş zamanlarında ilkel ocaklarda çoğunlukla Kaçak üretim yapıyorlar. Ancak, yeraltı su seviyesinin yazın azalması, kışın ise yükselmesi sonucunda köylüler su nedeniyle neredeyse hiçbir zaman ikinci veya üçüncü seviye içerisinde bulunan kaliteli cevhere ulaşamıyorlar. Bölgelerde ayrı bir üretim planıyla, örneğin bir Avrupa Birliği (AB) projesiyle daha kaliteli ve yüksek miktarda cevher üretimi yapılabilir. Ancak, diğer açıdan da kaliteli cevheri yeryüzüne çıkarmış olsanız bile Eskişehir’de yapılacak üretimi hem miktar hem de kalite açısından işleyecek sanatçıların sayısının yeterli olup olmadığı da ayrı bir sorun" diye koştu.